Uzun Yaşamın Sırrı 10:1 Okinawa Oranı

  • 21/01/2019

Uzun Yaşamın Sırrı 10:1 Okinawa Oranı

İnsanlık yüzyıllardır daha uzun ve sağlıklı bir hayatın formülünü bulmaya çalışıyor. Son dönemlerde yapılan araştırmalar sonrasında gözler Japonya'nın Okinawa adası üzerine çevrildi. Bu adanın sakinleri dünyanın en uzun ve sağlıklı yaşayan insanları ünvanına sahip.

Adadaki her 100 bin kişinin 68'i 100 yıldan fazla yaşıyor. Bu oran ABD’deki oranın üç katı. Okinawalıların 100 yaşına ulaşma şansı, Japonya'nın diğer bölgelerinde yaşayanlara kıyasla da yüzde 40 daha fazla.

Son dönemlerde Okinawalıların ayrıntılı inceleme altına alınan beslenme şeklinde karbonhidrat - protein oranının 10:1 olduğu saptandı. Yani  her 10 birim karbonhidrat için 1 birim protein tüketiliyor.

Son dönemlerde popülerleşen Atkins ve Paleo gibi diyetlerin yüksek protein ve düşük karbonhidrat tavsiye ettiği düşünülürse, Okinawalıların tam tersi şekilde besleniyor oluşu dikkat çekici. Yüksek protein diyetinin ise uzun vadede yararlı olduğunu gösteren veri pek bulunmuyor.

Yaşam tarzında bu yönde değişiklikler yapmayı önermek için henüz erken olmakla birlikte, son veriler bu teorinin ciddiye alınıp üzerinde durulması gerektiğine işaret ediyor.

Araştırma verilerinin çoğu, 1975 yılından beri yaşlanan nüfusun sağlığını araştırma görevini üstlenen Okinawa Centenarian Study (OCS) ‘den geliyor. OCS, 150'den fazla ada içeren Okinawa vilayetindeki sakinleri incelemektedir. OCS 2016’ya kadar bölgede 100 yaşını aşan bin insanı inceledi ve bunlarda normal yaşlanma etkilerinin birçoğunun geciktiği gözlemlendi. Bu kişilerin yaklaşık üçte ikisi 97 yaşına dek bağımsız bir yaşam sürdürdü. Kişilerin aynı zamanda damar çeperlerinde birikme sonucu sertleşme oluşmadı; böylece kalp ve damar hastalıkları belirtileri de ortaya çıkmadı. Ayrıca kanser, diyabet, demans oranları başka yerlere kıyasla çok daha düşük olarak tespit edildi.

Genetik faktör

Okinawalıların uzun ömründe genetik faktör de etkili olabilir. Coğrafi konumu nedeniyle adalılar tarihlerinin büyük kısmını göreceli olarak izole şekilde geçirdiği için kendilerine özgü bir genetik profil geliştirmiş olabilirler.

Mevcut araştırmalar bu insanlarda APOE4 gen varyantının fazla baskın olmayabileceğini gösteriyor. Bu genin kalp hastalıkları ve Alzheimer riskini artırdığı sanılıyor. Ayrıca metabolizmayı ve hücre yenilenmesini düzenleyen FOXO3 geninin daha koruyucu bir varyantını taşıyor olabilirler. Bu gen ise vücudun daha küçük yapılı olmasına neden oluyor; ancak kanser de dahil, yaşa bağlı birçok hastalık riskini azalttığı düşünülüyor.

Araştırmalar uzun ömrün sadece iyi genlere bağlı olmadığını da gösteriyor. Okinawalıların pek sigara içmediği ve tarım ve balıkçılıkla uğraştığı, bu nedenle fiziksel olarak aktif oldukları biliniyor. Ayrıca yakın ilişkilere sahip topluluklar halinde yaşıyorlar ve bu onların yaşlılık döneminde de aktif bir sosyal hayatları olmasını, stresli olaylar karşısında destek almalarını sağlıyor.

Okinawalıların beslenme tarzında temel besin maddesi Asya'nın diğer bölgelerinin tersine pirinç değil, tatlı patates. Adada ayrıca bol miktarda yeşil ve sarı renkli sebzelerle soya ürünleri tüketiliyor. Domuz, balık ve diğer et ürünleri tüketilse de diyetleri esas olarak sebze ağırlıklı.

Benzer diyetler başka ülkelerde de var

Bu konuda henüz insanlar üzerinde yapılmış klinik deneyler olmasa da Okinawa diyetine benzerlik gösteren Papua Yeni Gine'nin küçük bir adası, Bolivya'da Kızılderili kökenli Tsimane kabilesi ve Akdeniz diyetinin benzer sonuçlar verdiği biliniyor.

Bu durumun nedenleri çok açık olmasa da, hücre içinde hasarlı protein birikmesi sorununa bağlı yaşlanmanın engellenmesi bir etken olabilir. Çünkü hasarlı proteinlerin birikmesi birçok hastalığa neden olabiliyor. Ancak düşük proteinli diyet ile bu birikintiler temizleniyor olabilir.

Ayrıca proteinin hangi besinlerden alındığı da önemli. Bitkisel gıdalardan alınan proteinin et ve süt ürünleri gibi hayvansal proteinlerden daha iyi olduğunu gösteren araştırmalar var. Yani belki de Okinawa diyetinin sırrı, yüksek karbonhidrat ve düşük proteinli olmasından ziyade, meyve-sebze ağırlıklı oluşundan kaynaklanıyor olabilir.

Uzmanlar, net sonuçlara ulaşmak için araştırmaların daha uzun yıllar sürmesi gerektiğini söylüyor.

Kaynak: http://www.bbc.com/future/


Kategori: BİLİMSEL GÜNDEM