P-tau Proteini, Alzheimer Hastalığının Suçlusu Olabilir

  • 17/03/2018

P-tau Proteini, Alzheimer Hastalığının Suçlusu Olabilir

Georgia Teknoloji Enstitüsü araştırmacıları tarafından yürütülen yeni çalışmada  başka kötüleşmiş protein olan fosforlanmış tau’nun (p-tau) Alzheimer’den sorumlu olduğunu gösteriyor.

Alzheimer hastalarından alınan doku örnekleri incelendiğinde, en önemli bulgu, amiloid-beta birikimiyle oluşan plak öbekleridir. Bu plaklar, uzun süredir Alzheimer hastalığının başlıca nedeni olarak gösterildi. Ancak bir süre önce Georgia Teknoloji Enstitüsü araştırmacıları tarafından yürütülen yeni çalışmada başka kötüleşmiş protein olan fosforlanmış tau’nun (p-tau) Alzheimer’den sorumlu olduğunu gösteriyor. Fareler üzerinde yapılmış olan çok sayıda araştırmanın veri çözümlemelerinin yapıldığı çalışma, Alzheimer’ın beyindeki nöronları harap etmesine yol açan birden fazla biyokimyasal eylemcinin olduğu sonucunu doğuruyor.

Ekipten Cassie Mitchell, çalışmalarını şöyle anlatıyor: “Aralarından en büyük önemi taşıyan, ortamdaki fosforlanmış tau’nun düzeyi olabilir. Bilişsel zayıflama ile en güçlü bağlantıya o sahip. Amiloid plağı ile bir bağlaşıklık (korelasyon) var ama bilişsel zayıflama ile p-tau arasındaki bağlaşıklık kadar güçlü değil.”

Alzheimer hastası olan birinin beyin görüntüsüne bakıldığında, hastalığın beyinde oluşturduğu hasarlar amiloid plakları gibi moleküler artıklarla doldurularak, beyin kütlesinin %30’una varan kısmı yok edilebiliyor. Plaklar, nöronların dışında olurken, nöronların içinde ise p-tau tarafından “nöro-ipliksi yumaklar” adı verilen artıklar oluşturuluyor. Çoğu araştırmacı, hücrelerin ölümünden sorumlu olanın, bu yumaklar olduğunu düşünüyor.

Alzheimer çoğunlukla ileri yaşta ortaya çıkıyor ve uzayan yaşam süreleri ile birlikte, Alzheimer hastalarının sayısı artıyor. 1901 ve 1906 yılları arasında Dr. Aloysius Alzheimer tarafından tanı koyulan ilk hastadan bu yana, oldukça küçük bir tıbbi ilerleme kaydedilebildi. Hastalığı dikkate değer ölçüde yavaşlatabilen bir ilaç bile yapılmış değil.

Mitchell’in veri analizleri, oldukça karmaşık bir olaylar zincirine işaret ediyor. Zira bilişsel zayıflama ile p-tau arasındaki korelasyon güçlü iken, amiloid-beta ile bilişsel zayıflama arasındaki korelasyon zayıf olsa da, bunun anlamı p-tau’nun hücre içinde işlediği rolde amiloid-beta’nın payı olmadığı değil. P-tau düzeyinden hemen sonra, bilişsel zayıflama ile ikinci en güçlü korelasyona sahip olan parametrenin, suda çözünebilir amioid-beta düzeyi olduğu görülüyor.

Bazı araştırmacılar, serbest gezinen amiloidin, GSK3 (Glycogen synthase kinase 3) çevresinde dönen bir dizi tepkime yoluyla, bozuk p-tau üretimine yardım ettiğine işaret eden bulgular elde ettiklerini belirtiyor. GSK3, tau’yu fosfor ile silahlandırarak, onu potansiyel bir biyokimyasal suikastçıya dönüştüren enzim olarak nitelendiriliyor. Mitchell’ın araştırmasında, fosforlanmamış tau’ya da bakıldı ve onun düzeyi ile bilişsel zayıflama arasında herhangi bir korelasyon saptanmadı. Mitchell “Bu gayet mantıklı. Normal tau, nöronlarımızın omurgasıdır; dolayısıyla orada olması gerekir, P-tau da sağlıklı hücrelerin bir parçası olmakla birlikte, Alzheimer hastalığında aşırı ölçüde fazla üretiliyor.” diyor Yeni yapılan çalışma sayesinde p-tau’nun önemininin ortaya konmasıyla, yeni ilaçların geliştirilmesinde farklı yollar denenecek gibi görünüyor.

Kaynak: https://sciencebulletin.org/archives/20505.html

Kategori: BİLİMSEL GÜNDEM