Sağlıkta Fark Yaratanlar:
Prof. Dr. Özgür Kasapçopur

  • 26/03/2019

Sağlıkta Fark Yaratanlar: <br>Prof. Dr. Özgür Kasapçopur

Müthiş hafızası ile görenlerin hayran olduğu, hastasına şefkatle, öğrencilerine sevgi ve ilgiyle yaklaşan, yüzünden eksik olmayan sevecen gülümsemesiyle tanınan Prof. Dr. Özgür Kasapçopur, başarılarla dolu hayat hikâyesini ve meslekteki anılarını Doktorclub Platformu üyesi meslektaşları ile paylaştı.

 

“12 yaşındaki kardeşimin kanser nedeniyle vefatı, 15 yaşımda sağlık alanına ilgimi artırdı. Karar vermiştim, doktor olacaktım.”

1963 İstanbul Üsküdar doğumluyum ama İstanbul’lu değilim. Babam İstanbul’da askerlik yaparken doğmuşum, aslen Konya Ereğli’liyim. İlkokul, ortaokul ve liseyi Konya’da okudum. Çok çalışkan bir öğrenciydim. 15 yaşındayken benden 3 yaş küçük kardeşimi, beyin tümöründen kaybettik. Kardeşimin kaybı beni çok etkiledi. 1978 yılında onu kaybettikten sonra sağlık alanına olan ilgim her geçen gün artarak devam etti. Her şeyi sağlık alanında yapmak ve doktor olmak istiyordum.  1980 yılında üniversite sınavında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’ni kazandım. Üniversite vesilesiyle İstanbul’a adımımı attım ve o günden bu yana İstanbul’da yaşıyorum.

1980 de tanıştığım Cerrahpaşa’nın her bir köşesinde anım vardır. O günden beri ayrılamadım. Öğrencilikte insanlar öncelikli olarak kendilerine bir rol model ararlar ve çok başarılı hocalarla çalışmak isterler. Okulumda öğretmenlerimi çok iyi tanıyordum. Öğrencilik yıllarımda beni etkileyen ve örnek aldığım iki hocam vardı. Biri göğüs hastalıkları uzmanı idi, diğeri ise çocuk hastalıkları uzmanı. Çocuk hastalıkları bölümünde kadro açılınca benim için çok değerli olan Hasan Yazıcı hocam, intörn doktorluk yaptığım dönemde neden Çocuk Romatoloğu olmuyorsun dedi. Sağ olsun, bizim yine eski hocalarımızdan rahmetli Şükran Yalçındağ, o zaman Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı başkanıydı. Hasan hoca, Şükran hocaya Özgür bu alanda ihtisas yapsın demiş.   

Gerçekten hocaların katkıları çok önemli, insan birçok şeyi hocalarından öğreniyor. Şükran Yalçındağ ve Hasan Yazıcı hocamın katkılarıyla birlikte, asistanken Çocuk Romatoloji’sinde çalışmaya başladım. Dünyada ilk Uluslararası Çocuk Romatoloji Kongresi o yıllarda Prag’da yapılıyordu. Daha henüz 2 yıllık asistanken 1988’de iki gün tren yolculuğuyla gidip kongreye katıldım ve ardından iki günde de geri döndüm. Gördüğümüz, öğrendiğimiz birçok şeyi dönünce burada uyguladık. Kısaca çabayla, ısrarla bir şeyi istemek çok önemli, ısrarla istediğiniz zaman her şeyi yapabiliyorsunuz. Tabi ki disiplinli çalışmak çok önemli, vazgeçmemek çok önemli. Israr etmek, vaz geçmemek beylik laflar olarak görülebilir ama vazgeçtiğiniz anda kaybediyorsunuz. Benim deneyimimim odur ki, vazgeçmediğiniz zaman sonunda kazanıyorsunuz.

 

“Ömrümün üçte ikisinden fazlasının geçtiği Cerrahpaşa, okuldan çok daha fazlasıdır. Bir yuvadır. Bir memlekettir.”

Cerrahpaşa okuldan çok bir yuvadır, bir memlekettir. 40 yıla yaklaşan bir meslek hayatı ve Cerrahpaşa’da geçen bu 40 yıl benim hayatımın özeti. Yuvamı çok seviyorum, Cerrahpaşa’ya çok şey borçluyum. Şimdi bana nerelisin dediklerinde aslen Konya Ereğli’li olmama rağmen Cerrahpaşa’lıyım diyorum. Ömrümün üçte ikiden fazlası burada geçti. Her yerinde, her köşesinde anılarımız vardır, yani Cerrahpaşa gerçekten okuldur. Hem kültürel anlamda, hem sanatsal anlamda, hem de bilimsel anlamda her açıdan insana çok şey katar. Cerrahpaşa’lı olduğunuz zaman birçok şeyi de burada öğrenme imkânına sahip oluyorsunuz.

Günümüze kadar, burada birçok önemli aktiviteler yapıldı. Ama ne yazık ki birçok bina zamanın yıpratıcı etkisine dayanamayarak yıkılmaya başladı. Üzücü bir durum ama yeniden yapılacak ve eski ihtişamlı günlerine dönecektir. Dediğim gibi her köşesi anılarla dolu. Tarihi dokuyu korumamız lazım.  Bu tarihi amfilerde efsane diyebileceğim birçok hocadan ders aldık. Bugün o hocalarımızın adları amfilerde yaşatılıyor. Mikrobiyolojide Ekrem Kadri Unat’tan, Fizyolojide Meliha Terzioğlu’ndan ders aldık. Meliha hoca, hayatını bilime vermiş bir kadındı. Çok kısa boyuna rağmen, dev gibi bir yüreği vardı. Yaptığı araştırmalar, bilime kattıkları, Türkiye’deki solunum fizyolojisine katkılarını herkes bilir. Çok büyük hocalardı.  Patoloji hocamızın adının verildiği Talia Bali Aykan amfisi var. Talia Bali Aykan hocamız başta olmak üzere tüm hocalarımız, çok zor sınavlar yapardı, çok sert hocalardı. Ama en önemlisi çok çalışkan ve çok disiplinli hocalardı. Hocalarımız yaptıkları işten bir nebze olsun ödün vermezlerdi, ders 8:30’da mı başlayacak 8:29’da orada olurlardı. Bir tane derslerini kaçırdıklarını, çok hasta olsalar bile evde yattıklarını bilmem. Unutamam, Gülnur Yiğit diye bir hocamız vardı. Babasının durumunun çok ağır olduğunu biliyorduk.  Babasını vefat ettiği günün ertesi günü sanki hiçbir şey olmamış gibi sınıfa geldi ve dersini anlattı. Biz meslek ile ilgili ne varsa bu hocalardan aldık.

Ekoller önemlidir. Burada çocuk kliniğinin bir ekolü, iç hastalıklarının bir ekolü vardır. İçinde dolaştığınız koridorları, şu anda bulunduğumuz bu yeri Sezai Bedrettin Tümay’a borçluyuz.  Türkiye’deki çağdaş anlamda pediatri eğitimini veren ikinci kuşaktır. Bu binaları elleriyle yapmıştır. Yan tarafta gördüğünüz cerrahi binasını Rudolf Nissen kurgulamış ve yapmıştır.  Bunlar gerçekten çok önemli, dünden bugüne, bugünden yarına kalabilecek şeyler.

 

“İyi bir bilim insanı olmak için sizden önce ve sizinle birlikte nelerin yapıldığını ve yazıldığını bilmeniz lazım.”

En çok vermeyi sevdiğim seminerlerin başında “Bilimsel araştırma nasıl yapılır ve yazılır” gelir. Bu seminerlerde bilimsel yöntemi anlatmaya çalışıyorum. Geçen hafta da Azerbaycan’da Bakü’de bir üniversitede anlattım. En önemlisi gözlem; birçok şeyi hastalarımızdan öğreniyoruz. İyi bir hekim olmak için mutlaka okumak ve günceli takip etmek gerekiyor. Artık bilgiye ulaşmak çok kolay, iyi mi kötü mü tartışılabilir elbette ama sağlıklı olan bilgiyi de ayırt edebilme yeteneğimiz var. Çok iyi genel tıp dergileri var. Genel tıp dergilerine bakarak neyin iyi, neyin kötü olduğunu neyin daha doğru olduğunu ayırt edebilme şansımız çok fazla, o yüzden de üye olup takip etmek lazım.

Günceli okumak gerekiyor. Herhangi bir konuda iyi bir bilim insanı olmak istiyorsanız (tabi ki bu her şey için geçerli; iyi bir edebiyatçı, roman yazarı veya iyi bir şair olmak istiyorsanız da geçerli) sizden önce nelerin yazıldığını, nelerin yapıldığını bilmeniz lazım. Hele ki bizim gibi hızla değişen bir bilim ortamında görev yapıyorsanız, geçmişi bilmek yetmiyor. Aynı zamanda mutlaka alanınızla ilgili herkesin ne yaptığını, sizinle birlikte aynı konuda çalışan hekimlerin de diğer araştırmacıların da ne yaptığını bilmek zorundasınız.  O yüzden ben uzmanlarımıza mutlaka sürekli olarak bütün Romanoloji dergilerine bakmaya çalışmalarını söylüyorum. Günceli takip etmek çok önemli, günceli bilmez iseniz zaten güncel bir şey yapma olanağınız yok.

 

“Başarının tek bir ölçütü yok. Bana göre başarı karmaşık bir tanıma sahip”

Başarı nedir biliyor musunuz? Bana göre iyi bir insan olmak başarılı olmanın anahtarıdır. İnsanlar tarafından takdir edilmek çok önemli, içten olmanız çok önemli. Bunlara sahipseniz ardından bilimsel başarı da geliyor.  Bugün katıldığım bir televizyon programı vardı. Çekimlere gittiğimiz yerin yanındaki fabrikanın çaycısı, benim 20 yıl önce tedavi ettiğim FMF (Ailesel Akdeniz Ateşi) Serabral vasküliti olan bir çocuktu. Şimdi 35 yaşına gelmiş, ben 10 yaşındayken takip etmiştim. Babasıyla tanıştırdı, hastaneye her gelişinde beni arar. Yani en önemli başarı kriteri bu insanlar tarafından takdir edilmek.

Bunun yanında bizlerin en çok değer verdiği konulardan biri de, meslektaşlarımızın bizi takdir etmesi. Tabi ki bunların yanında yapmış olduğunuz bilimsel üretim (yapmış olduğunuz bilimsel araştırmaların sayıları, sahip olduğunuz H faktörü) başarıların göstergesi oluyor. Geçen yıl gerçekten çok gururlandım, ilk 100 Türk tıp bilim insanı içine girmiş olmak bende ayrı bir heyecan yarattı. Tüm bunlar başarının göstergeleri. Bana göre başarının tek başına bir ölçütü yok; bence kompleks bir yapı bu. Yani hem hastalarımız, hem meslektaşlarımız, hem de kendi yaptığımız bilimsel aktiviteler ve bundan da önemlisi, yetiştirdiğimiz insanlar başarımızı tanımlıyor.

Bizim meslek birazcık da dervişlik gibi bir şey, biliyorsunuz el vermek diye bir sözcük vardır tasavvufta,  hekimlikte de o el vermek sözcüğü çok önemli. Birilerinden el alıp sizden sonraki kuşaklara bir şey katmak, yeni birilerini yetiştirmek de sizin bilimsel katkınız için çok çok önemlidir. Yani kendi dalınızda kaç kişiyi yetiştirdiniz, kaç kişiye el verdiniz.

İstanbul’da şu anda ismini vermeyeyim, çok önemli çocuk yoğun bakımcılarından olan bir arkadaşımızla ilgili bir anımı anlatayım:  Yaklaşık 15 yıl önce bir hastamız vefat etmişti.  Vefat eden çocuk, sistemik JİA’lı (Sistemik Juvenil İdiopatik Artrit) ve MAS (Makrofaj Aktivasyon Sendromu) geçiren bir hastamızdı. Ben o çocuğu çok severdim, hastayı kaybedince Türk filmlerindeki gibi bir kenara çömelip ağlamaya başlamışım. O sırada da bir intörnümüz geldi ve beni teselli etti. Daha sonra o intörn kızımız benim ağlamamdan etkilenip “bu kadar insani bir meslek olamaz, bu kadar iyi bir meslek olamaz” diye etrafındakilere ifade etmiş ve çocuk hastalıklarına ilgi duymuş. Kendisi şu anda İstanbul’un en iyi çocuk yoğun bakımcılarından birisi olarak biliniyor.

Biraz önce yolda gelirken televizyon programında bir hastam beni görerek aradı. 20 yıl önce benim hastamdı. Ailenin iki çocuğunun da aynı fenotipik özellikli hastalıkları vardı.  O zamanlar birçok şeyi bilmiyoruz tabi ki şu anda da halen bilmediklerimiz var. O dönemde, sonradan 2014 yılında tanımlanmasında bizim de katkıda bulunduğumuz bir ailesel vaskülit sorunları vardı. Ailenin bir çocuğunu üstün çabalarımızla tedavi edebildik, ama diğeri vefat etti.  Aradan geçen uzun zaman sonra işte o aile cana yakın biçimde arayarak, sanki akrabası ya da babası gibi Sinop’a köylerine davet ediyor.

Anılarımızda çok fazla sayıda hikâye var. Olacak tabi, çok sayıda insanın hayatına dokunuyorsunuz. Kendi çocukluk dönemlerinde tedavi ettiğimiz, sonrasında çocuklarına baktığımız hastalarımız var. Dünyanın her yerinde hastalarımız var. Geçen hafta Bakü ziyaretimde çok sayıda hastam ile karşılaştım. Unutamam, Kars ziyaretimde oradan tedavi ettiğim hastalarım Kars‘ın girişinde beni karşıladılar. Bu tarzdaki anılar bizleri çok fazla etkiliyor. Mesleğin güzel tarafı, hastalarınızın göstermiş olduğu sevgi ve minnet duygusu oluyor. Bir de Amilodoiz’li bir hastamız gelmişti onu da unutamam. O vaka da çok ilginçti, hasta çok kötü durumdaydı. Çocuk ailenin 8 kızdan sonra olan tek erkek çocuğuydu. Tedaviden sonra çocuk düzeldi, baba da bir gün bizim servisin girişine kocaman bir koçla geldi merdivenlere yatırdı ve şaşkın bakışlarımız arasında dur diyemeden koçu kesti ve kanını da benim alnıma sürdü, gitti. İnsan içinde olunca anılar bitmiyor.

 

“Edebiyatı ve müziği çok severim. Özellikle de şiir okumayı çok seviyorum.”

Ben yaşantımdan çok mutluyum. İşimiz, sosyal hayatımızı çok olmasa da etkiliyor. Eşim bu durumdan belki biraz şikâyetçi olabilir. Ama uzun yıllardır evli olduğumuz için onlar da alışıyorlar.

Edebiyat ve müziği çok severim, özellikle de şiir okumayı çok severim. Uzmanları, asistanları hep şiirden sözlü yaparım ama fazla şiir bilmiyorlar, bundan dolayı üzülüyorum. Onun dışında ise çalışmayı çok seviyorum.

 

“Disiplinli olmak, çok çalışmak, verilen sözü tutmak ve işleri zamanında yapmak başarıyı getirir.”

Gençlere söyleyeceklerim belki çok beylik olacak ama en önemlisi disiplinli olmak, çok çalışmak,  verdikleri her sözü tutmak, işlerini zamanında yapmak başarıyı yakalamak için önemli kriterler.  Bunlara dikkat edip uygularsanız, sonrasında ardı ardına her şey sular, seller gibi akar gelir.

Disiplinli çalışmak çok önemli, mesleğiniz adeta yaşam biçiminiz olmalı. Eğer ki hekimlik sizin yaşam biçiminiz olmazsa çok başarılı olamazsınız. Diğer yapacağınız her iş hekimliğinizin etrafında dönen işler olmalı, yani ana merkeziniz hekimlik olmalı. Odak noktanızda hekimlik olursa ve uğraş alanlarınız bağlantılı ise, başarı gelecektir.

Sevgi ve Saygılarımla,

Prof. Dr. Özgür Kasapçopur

Cerrahpaşa Tıp Fakültesi

Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı

Çocuk Romatolojisi Bilim Dalı